Anadolu’da
ve Kıbrıs Türk toplumunda adla ilgili olarak âdetler ve inanmalar doğrultusunda
çocuğa verilen adları dar anlamda tasnife tâbi tutmamız gerekirse; istek ve
temenni adları, bir olaya bağlı olarak verilen adlar, koruyucu adlar olarak
kümeleştirmek ve bu konular hakkında bilgi vermek mümkündür
1.
İstek ve temenni adları:
Çocuğun
olmasını, yatırlara, ziyaret yerlerine bağlayan ebeveynler, manevi bir borç
olarak bu ulu ve mübarek insanların adlarını çocuğa koyarlar: Abdurrahman,
Yunus, Murat, Bektaş, Mal hatun... Çocuğa Allah'ın sıfatları, peygamberler ve
peygamber yakınlarıyla ilgili adlar kutsiyet kazanmak inancıyla verilir: Ahmet,
Mustafa, Resul, Ekrem, Abdullah, Bekir, Osman, İsmail, Yakup, Hatice, Ayşe,
Fatma, Zeynep...
Yine
tarihi şahsiyetler ve siyasi liderlerle ilgili adlar, onların şahsına hürmet ve
saygı için koyulur: Atilla, Cengiz, Timuçin, Ertuğrul, Beyazıt, Fatih, Mustafa
Kemal, Alparslan, Kazım, Celal, Menderes..
2.
Bir olaya bağlı olarak verilen adlar:
Çocuğun
doğduğu gün, ay ve mevsimle ilgili adlar, çocuğa ilerisi için o günün anısı
olarak verilme âdeti mevcuttur: Cumhur, Kurtuluş, Cumali, Leyla, Kadriye, Arif,
Mevlüt, Ramazan, Bayram, Gündüz, Şafak, Sefer, İlkay... Yine hayvanların,
bitkilerin ve madenlerin dikkati çeken özelliklerini çocuğa geçirmek niyetiyle
veya doğumdan hemen sonra görülen bir nesne ile ilgili olarak adlar
koyulmaktadır: Aslan, Alageyik, Ceylan, Kartal, Şahin, Doğan, Bülbül, Dudu,
Selvi, Mine, Lale, Çiğdem, Nergiz, Kiraz, Gül, Itır... Bitki isimleri de
özelikle “gül” sözü, diğer isimlerin başına veya sonuna getirerek çoğunlukla
kız adı olarak seçilmektedir: Güliz, Gülizar, Gülkız, Gülnihal, Gülderen,
Gülgun, Akgül, Ayşegül, Bağdagül... Nadir olarak ise doğumdan sonra ilk
söylenen söz, o çocuğa ad olarak verilmektedir: Allahaşükür>Allah şükür,
Balageldi, Sıhhat...
Çocuğun
göze çarpan ayırt edici bir özelliği (fiziki görünümü) ad olmasında etkendir:
Karakaş, Alakız, Aygız... Çocuğun doğduğu yerle ilgili olarak adların da
verildiğini görmekteyiz: Hun Türklerinin Hakanı Atilla'nın asıl adının Etil
olduğu bunun da Etil >îtil>îdil nehri kenarında doğduğu için bu adın
verildiği kaydedilmektedir (Hasan Köksal, a.g.e.). İnsanın yaşadığı çevreyi
dolduran doğal unsurlarda ad olarak verilmektedir: Fırat, Seyhan, Dicle, Tuna,
Bingöl, Pınar, Kaya, Akdağ...
Bazı
doğumlar alışıla gelmişin dışında olunca doğum yapılan yerin belirtilmesi
amacıyla bu tür adlar konulur. Mesela tren yolculuğu sırasında doğanlara Demir,
vapur yolculuğunda doğanlara Deniz adı verilir. Ayrıca bilinen bir hastanede
doğanlara da o hastanenin kurucusunun adı verilir. İstanbul da ki Zeynep Kamil
hastanesinde doğan çocuklardan kız olanlara Zeynep, erkek olanlara Kamil adı
verildiği görülmektedir. Sıkı dostlukların meydana geldiği zamanlarda iki
taraftan birisi, bu dostluğu daha derinleştirmek için çocuğuna arkadaşının
adını verir. Doğum sırasında ülkenin bulunduğu konumun hatırlanması amacıyla ad
koyulur: Savaş, Barış, Özgür...
Astronomik
bir olaya bağlı olarak da adlar verilmektedir: Yıldız, Güneş, Yıldırım, Şimşek,
Bora, Tayfun, Karyağdı, Gündoğdu, Yağmur, Aydın, Ayla, Ayseme... Çocuğun
doğumunda bababısının yaşı, ailedeki çocuk sayısını veya onun kaçıncı olduğunu
belirtmek için ad koyulur: Ellibay, Otuzbay, Altubay, İlknur, Sonay...
Bazı
ebeveynler ise çocukların adları arasında uyum olması için adlar koyarlar:
Nejat, Vedat, Sedat, Ayten, Nurten, Gülten... Modaya uyum ve kültür
değişmelerine bağlı olarak adların koyulduğunu da görmekteyiz: Tarkan, Hülya,
Sibel. Tarık, Sakıp, Vehbi (Hasan Köksal, a.g.e.)...
3.
Koruyucu adlar:
Bazı
isimlerin çocukları koruyacağına ailerler inanmaktadır. Bu yüzden Çocuğun
Kur'an’dan parmağı ile ilk işaretlediği kelime ad olarak verilmektedir.
Ebeveynler, zarar verici ve kötü ruhların antipatisini sağlamak ve çocukları bu
zararlılardan korumak için hoş olmayan olumsuz adlar koyarlar.
Böylece
bu isimlerden dolayı kötü ruhlar yanlış yola sapacaklar ve çocuklara zarar
vermemiş olacaklardır: Satılmış, Tezek, Bokburun, İtbarak, Köpek, Köpek Bey,
Alçak... Bazen adın büyü kökenli ve mistik bir özü olduğu inancından hareketle,
çaresizlik durumunda koyulanlar da vardır: Yaşar, Yaşagül, Dursun, Duran, Ömür,
Hayati, Satı, Durgül, Yeter, Döne, Kafiye, Songül, Bıktık... Kötü ruhları
şaşırtmak amacıyla oğlan isimlerinin kızlara verildiğinide bilmekteyiz. Çocuğu
“cılız ve hastalıklı olanlar ya da adı yaramadı, bu ad ağır geldi,
kaldıramadı”... diye düşüncelerden, çocuğun adı değiştirilebilmektedir (Hasan
Köksal, a.g.e.)...
Sonuç olarak; ad, hiçbir zaman gelişi güzel seçilmez ve adı belirleyen etkenler vardır. Ad belirlenirken Kıbrıs Türk toplumunda, Anadolu’da ve Türk topluluklarında uygulanan pratikler ve inanmalar birbirleriyle benzerlik göstermektedir. Ad belirlenirken, doğum yapılan yer ve gün, Tanrı’nın sıfatları, peygamber ve peygamber yakınları, tarihi kahraman ve kumandanlar, özelliklerinden dolayı bitkiler, madenler ve hayvanlar dikkate alındığı gibi; vefa duygusuyla, ölmüş büyüklerin adları, şöhrete ulaşmış sanatçıların adları da etkili olmuştur. Bunlara adın büyü kökenli ve mistik bir özü olduğu inancına bağlı olarak seçilenleri de ilave etmek gerekmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder