27 Ekim 2015 Salı

HER AN ANI YAŞA! / Elif GÜNEŞ

Hayat zor! İş-güç çok! Öyle ki işleri yetiştirmeye zaman yetmiyor! İnsanlarda bir koşturmaca bir telaş. ‘‘Günler geceler hızla geçiyor, tutabilene aşk olsun’’ derler ya hani, öyle! Bu koşturmaca içinde bir bakıyorsunuz yıl Kasım 2015 olmuş…Bir senenin daha sonuna gelmişiz. Zaman ne kadar da çabuk  geçmiş değil mi? Dünün çocukları kocaman adam-kadın olmuş, kaşımızda durmakta. Sağda solda değişen sokaklar, binalar, insanlar, eşyalar, vb…İşte dünyanın hızla döndüğünün kanıtlarından bazıları bunlar. Hayatın kısa olduğunun ispatı da! Hızla gelip geçiyor zaman işte! Zaten aynaya baktığımızda da bu hızlı gidişatı kendimizde de görmüyor muyuz? Aynalar yüzümüze haykırmıyor mu yılların hızla geçtiğini…

 

Fakat bir gün; bu hızla dönen dünyada ve hızla geçen zamanda bir durma hali yaşayacağız. O gün bizim için zaman duracak, yaşadığımız an son durak olacak. Öyle bir son olacak ki asla ne geri ne ilerisi söz konusu olmayacak bizim için. Kazandığımız ve bize ait olan her şeyi bıkacağımız bir son bu! Çoluk çocuk, ana-baba yani sevdiğimiz her insanı ve bize ait olan her şeyi dünyada bırakıp gideceğiz. Dünyanın faniliğinin en iyi göstergesi olan ölüm ile son bulacak buradaki hayatımız. Nefes alıp veren her varlığın bir son durağı, bir son günü, bir son anı olduğu gerçeği bu! Hızla geçen zamanda her canlı koşarak ölümün kucağına gitmiyor mu?

 

Eninde sonunda birgün son bulacak bu hayat için midir, bu kadar koşturmaca, bu kadar telaş bu kadar sıkıntı?…. Öyleyse, son durağa varmadan önce siz bir durun ve dinleyin kendinizi, sevdiklerinizi, çevrenizi, dünyayı…Evet, evet bir durun! ve gözlerinizi kapatın! Sonra sadece kulak verin! Neye mi? Dünyaya, dünyanın sesine kulak verin. Ne bileyim belki bir kuş sesi, belki rüzgarda sallanan bir ağacın yapraklarının sesi, belki bir insan çığlığı belki bir korna sesi çalınır kulağınıza…Ama siz onlara da boş verin. Siz içinizi dinleyin, iç sesinizi, ruhunuzu, kalbinizi dinleyin…Hani içimizde konuşan bir ses vardır ya hep! İşte ona bir kulak verin bakalım ne söylüyor size. Her gün size bir şeyler mırıldanan bu içinizdeki ses elbet şimdide size bir şeyler fısıldayacaktır.

 

Evet koşuşturmacalardan ibaret olan bu dünya hayatında, son durağa varmadan evvel siz kendiliğinizden bir durun, derin bir  nefes alın ve kendinizi dinleyin. Kendinize sorular sorun mesela! Şuan dünyadaki ‘’son evet, son anınız olsa!’’ ne yapardınız? Kimi arar kimi sorar ya da nereye giderdiniz? Son isteğiniz ne olurdu hayattan? Kime ne demek isterdiniz? Önce günahlarınızla mı yüzleşirdiniz? Hakkına girdiğinizi düşündüğünüz insanlardan özür diler miydiniz? Helallik mi isterdiniz yoksa? Son kez baktığınızı düşünün sevdiklerinize? Nasıl bakardınız, nasıl sarılırdınız veya  nasıl tutardınız ellerini? Nasıl seslenmek isterdiniz bu dünyaya! Nasıl veda ederdiniz alışkanlıklarınıza, sevdiklerinize, malınıza mülkünüze hatta kendinize…Ölmeden evvel ölmenin provasını yapın diyorum aslında size! Ölmeden önce ölün yani! Zamanı bir durdurun bakalım ne hissedeceksiniz! Hadi hayal yeteneğiniz var çalıştırın bu mekanizmayı! Şimdi sorun kendinize zamanın kıymetini…Şuanda yaşadığınız zamanı yani anı hissedin. Son an olduğunu düşünerek tabi!

 

Her ‘‘anı’’ bu son diye yaşamak gerekmiyor mu sizce? Yani her ‘‘anı’’ dolu dolu,  hakkını vererek tüm kalbinizle ve ruhunuzla yaşamaktan bahsediyorum! Her an samimi olmak, her an iyi niyetli olmak, her an dürüst olmak, her an  başkasının hakkına giriyor muyum diye düşünmek…Her anı itina ile yaşamak özenerek bözenerek deriz ya hani öyle! Çünkü o ‘‘her an’’ sizin için ‘‘son an’’ da olabilir! Sevdiklerinize ya da sevmediklerinize, canlı cansız her varlığa nasıl davrandığınız önemli son an olunca işte! Onlarda bıraktığınız anı, iz ya da hatıra önemli! Neden mi? Son anı yaşadıktan sonra siz olmayacaksınız ya bir daha, hem de asla! Sizi konuştuklarında sizi nasıl hatırlamalarınızı isterdiniz? Arkanızdan dua mı edecekler, yoksa beddua mı?  ‘‘İyi insandı’’ deyip size rahmet mi okuyacaklar yoksa ‘‘aman geberdi gitti’’ mi diyerek ölümünüze sevinecekler mi?

 

‘’An’’ önemli hem de çok; hem sizin için, hem sevdikleriniz için  hem sevenleriniz  hem de sevmeyenleriniz için. Her anınız,  hakkını vererek, samimi ve özenli yaşayarak geçmesi dileğiyle keyifli  anlar sizin olsun!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder