İLAHİ INSTAGRAM
Hepimizin evinde çocukken dokunmaya yasaklandığımız özel çekmecelerle dolu büfenin içinde kaybolmaya yüz tutmuş, tozlu ailealbümlerimiz vardı. Ne hayatlar, ne zamanlar sığdırılırdı o sayfalardaki fotoğraflara. Sadece özel zamanlarda, özel buluşmalarda masaya serilirdi fotoğraflar.

Öyle her isteyenin ‘hadi yahu’ baskıları ile çıkmazdı saklandıkları yerden. Kuşkulu ve unutulmaya yüz tutmuş eski resimleri başımızda ki büyüğümüzün sunumu ile dinlerdik. Ara ara anlatandan daha büyük olan ev sakini spoiler verirdi ama oda tebessümle karşılanırdı. Sayfaların gidişleri hep bir düzen içindeydi. Etiketi vardı bölüm bölüm tüm resimlerin. ‘Düğün resimleri’ denildiği an hangi albüm hangi sayfa hemen bilinirdi. Yada arkadaşlarla geçen bir İstanbul seyahatinin albümü her zaman daha havalıydı. İşte o günlerden bu günlere küçük bir ışınlanma yaşar gibiyiz. Yine kurgulanan tema bire bir aynı olsa da şimdilerde herkesin cebinde umuma açık bir albümdür gidiyor. Anlatmak istediğinizi açık açık yazdığınız, fotoğrafınızın bulunmasını istediğiniz etiketi beyan ettiğiniz hatta kilometrelerce uzaktaki dostunuzu etiketleyip ‘beraberdim’ izlenimi verebildiğiniz bir albüm.
Ve karşınızda vazgeçemediğiniz Instagram.

Bugün günde ortalama 70 milyon fotoğrafın yüklenildiği, ayda 200 milyondan fazla aktif kullanıcıya sahip olan Instagram’ın basit bir kuruluş hikayesi var. Instagram’ da tıpkı rakipleri gibi birkaç bilişim tutkunu genç tarafından meraklar ve ilgi noktaları birleşimiyle kurulmuş bir dijital sosyal mecra aslında. Öncesinde bir lokosyan uygulaması yapmayı planlayan gençlerin fotoğrafa olan düşkünlükleri ile bir anda başka bir çıkış noktasına dönüştürdükleri, dünyanın sosyal medya denilince akla gelen 3-5 uygulamasından birisi demek belki de daha doğru. Peki bu hayal gücünün paha biçilemez ederi ile kurulup milyon Dolarlara satılan Instgram da bir fenomen olmak için ne yapmalıyız.
Öncelikle sakin olup düşünmek çok önemli.Zira deniz kenarında bir şezlongda mavi deniz kadrajının içine oturtulmuş bir çift diz çekmek yada lüks bir restaurantta yan masaya gelen ıstakozu resimlemek seni fenomen yapmayacak. Emin ol! Yaratıcılık bu konuda da ilk sırada… Hele ki milyonları peşinden sürükleyen bir pop şarkıcısı değilsen şimdiden çalışmaya başlamalısın. Ama yaratıcı olalım derken de her şeyi bir birine de bulaştırmamak lazım lütfen sakin. Sade ve daha önce yapılmamışı yapmayı denemelisin ve hemen vazgeçmek yok. Gelelim bir başka en büyük hataya. Her kulaktan dolma etiketi alakası olmayan fotoğrafa yerleştirmek seni komik duruma sokmaktan başka bir şey sağlamayacaktır. Mükemmel inşa edilmiş 1980lerden kalma bir binaya nostalji havasında filtreyi koyup altına #tbt yani namı değer throwbackthursdays yazmak seni o zamanlara götürmeyecek. Amacına ulaşan hashtagler her zaman işe yarar yeter ki mantıklı ol. Bir diğer hususta takipçilerini lütfen bayma. Saat başı paylaştığın fotoğrafın ne kalitesi ne tutarlılığı olur. Haa kendini unuttur mu diyoruz; hayır! Ama takipçi sayına göre paylaşımda bulunman onları etkileyecektir.
Yani bizim dememiz o ki; o tozlu günlerden bugünlere gelmek belki mükemmel bir hissiyat uyandırıyor olabilir ama dikkat edecek olursak her şeyin başı o zamandan beri kaybedilmemesi gereken samimiyetten geçiyor. Samimi, içten, hissederek çekilmiş bir fotoğraf fenomenliğe göz kırptırtıyor.
İlahi Instagram bu zamanda insanın fenomen olası geliyor…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder