28 Ekim 2015 Çarşamba

'‘SİZ KIBRISLILAR BİZİ SEVMİYOSUNUZ..(!)’' / Mustafa ABİTOĞLU

Merhaba..!

 

Önce peşi sıra üç anekdot

 

Daha dün gibi hatırlıyorum…Üniversiteli yılların başlangıcıydı… Doğu Akdeniz Üniversitesi Uluslararası ilişkiler Bölümü’ne yeni başlamıştım İlk derse girecektik. Heyecanlıydım. Adettendir, yeni arkadaşlarımızla tanışmak istedik haliyle Kıbrıslı bir solcu olduğumu öğrenince daha sonra  İzmirli olduğunu öğreneceğim arkadaşım, küçümseyici tavırlar içine girmiş, alaycı bir üslup benimsemiştiDerken haddini aşarak sorgulamaya başladı bilgilerimi. Onun gözünde ben gerçek bir Türk değildim. Olsam olsam kendi ülkesi üzerinden geçinen bir asalak, Rumlarla birleşmek için yanıp tutuşan bir İngiliz hayranı Rumcuydum.  Türklük' imtihanı başlamıştı akabinde! İlk soru Osmanlı’dan gelmişti.. Ne zaman kurulmuştu Osmanlı? 1299 deyiverdim bekletmeden.. Şaşırmıştı! Bir Rumcu Osmanlı’nın kuruluş tarihini nasıl hemenden cevaplayabilirdi! Olamazdı! Siz Kıbrısta top oynarken top denize mi düşüyor diye alaycı tavrına devam etti sonra hafif tebessümle.. Öfkelenmiştim.. İçerledim hemen! Sen beni yada Kıbrıslıları ne sanıyorsun? Haddin mi senin bizi sorgulamak diye üsteledim.. Gerçekten çok kızmıştım o toy halimle.. Kızgınlığım var olan Türkiye düşmanlığımı’ perçinlemişti adeta. Gururum incinmişti.. Ciddi bir travmaydı bu benim için. Niye bu kadar küçümseniyordu Kıbrıslı Türkler? Neleri yanlış yapmıştık? Niye Rumcu olduğumuz algısı Türkiyeli dostlarımızda hakimdi? O zaman cevaplarını bilmediğim sorulardı bunlar.. Çözüm belliydi.. Onurumuzu kurtarmak için Kıbrıs’ı birleştirmek için mücadele etmekten başka çaremiz yoktu.. Bu çerçevede kendimi öğrenci hareketlerinin içinde bulacak, demokrasi, insan hakları ve Kıbrısta çözüm için bitmek tükenmek bilmeyen uzun soluklu bir mücadeleye girişecektim.. Düşman belliydi.. güzel adamı anavatana bağlamaya and içmiş Milliyetçiler.

 

Şüphe yoktuMücadele çetin geçecekti Pilavdan dönenin kaşığı kırılsındı..!

 

Üniversiteden mezun olduktan yıllar sonra İstanbula düştü yolum..

 

Yurtdışında yüksek lisans hayalleri kuruyor, bunun için burs imkanları kovalıyordum. O kadar inanmıştım ve kararlıydım ki yurtdışında soğuk kış günlerinde giyeceğim kalın bir pardesünüyü almanın peşine bile düşmüştüm.. İstanbulun büyüsüne kapılıp iyice gezmiş, yiyip içmiş ve cüzdanımda çok az bir para bırakmıştım. Kararlıydım, alacaktım pardesüyü.. Çiçek pasajının ilerisinde şimdi ismini hatırlayamayacağım bir başka pasajın zemin katında aradığım pardesüyü gördüm.. Fiyatı dudak uçuklatan cinstendi.. Cüzdanımda sadece 400 tl vardı. İçeriye girdim. Mağaza sahibinin adını dahi dün gibi hatırlıyorum.. Özden Bey, beni sıcak bir şekilde karşıladı..İstediğim pardesüyü gösterince hemen fiyat pazarlığına girmek istedim ama nafileydi.. Aniden konuşman bir garip, nerelisin sen  diye soru verdi! Kıbrıslıyım diyince başından kaynar sular dökülmüşçesine, ya hemşehrim SİZ KIBRISLILAR BİZ TÜRKLERi SEVMİYOSUNUZ demesin mi! O an durakladım Vaktiniz var mı diye çıkıştım! Size 1571den bugüne kadar uzanan Kıbrıslı Türkklerin tarihine dair bazı satır başları aktarmak isterim ama vaktinizi almak zorundayım.. Dükkan senin hemşehrim, elbette dinlemek isterim demez mi! 1571de Kıbrıs’ın ilk kez Osmanlılar fethinden başladım, 1878 İngilizlere Rus tehdidine karşı kiralanmasına, modern Türkiye Cumhuriyeti ve Kıbrıslı Türklerin Misak-ı Milli sınırları içerisinde yer almadığı için yaşadığı hayal kırıklıklarına ve Türkiyenin kendi yöneticilerimizle birlikte uyguladığı yanlış politikaların kardeşlik hukukumuzu nasıl zedelediğine saatlerce anlattım durdum.. Ben anlattıkça yalnız Özden Beyin ağzının açık kaldığına şahit olmadım, kısa sürede mağazaya alışveriş yapmaya gelen müşterilerin de alışverişi bırakıp beni can kulaklarıyla dinlediklerini farkettim.. Sunumumu bitirmek zorundaydım zira Kbrıs uçağının kalkmasına sadece birkaç saat kalmıştı. Müsaade istedim. Özden Bey bir dakika hemşehrim dedi. Biz Kıbrıs ve Kıbrıslı Türklerle ilgili, hayalleri, özlemleri, arzularıyla ilgili hiçbirşey bilmiyormuşuz dedi üzüntülü ve şaşkın bir ses tonuyla. Kaç para vardı senin cebinde dedi aniden! Şaşırmıştım.. 400 TL diye cevap verdim. Hemşehrim kimseye yapmam bunu ama seni sevdim. Ver 400’ü bu pardesü da sana helal olsun diyerek kartını uzattı. Şaşırmış, duygulanmıştım Bir insanın hayatına dokunmanın ödülünü almanın dışında, ülkem ve insanım adına iyi birşey yapmanın hazzıyla dükkanı terk edip uçağa yetişmek için yola koyulurken bırakınız dünyayı Kıbrıslı Türklerin kim olduğunu, ne istediğini Türkiyeye, Anadolu insanına bile anlatamamış olmanın burukluğunu iyiden iyiye hissetmeye başlamıştım.. Birşeyler değişmeliydi..

 

Söz konusu olaydan birkaç yıl sonra, çok arzuladığım yurtdışında eğtimimi devam ettirememem sonrasında DAÜ Uluslararası ilişkiler bölümünde yüksek lisans eğitimime devam etme kararı almıştım.. Eğitimimi sürdürürken yevmiyemi çıkarmak için özel bir işte yarı zamanlı çalışmaya başlamıştım.. Soğuk bir akşamdı.. Bir yandan eğitim görüp çalışırken, gelecek kaygısı, buna eklenen ailesel ve kişisel sorunlarla oldukça çalkantılı bir dönem geçiriyordum.. O kadar ki, en başarılı olduğum Türk Dış Politikası dersinden incomplete almış, incomplete almakla kalmamış, incpmpletei bile zar zor tamamlayacaktım. İşten eve yorgun argın dönmüştüm.. Hızla bilgisayarımın olduğu Lefkoşadaki aile evine gitmeli, ve incompletein süresinin dolmasına sadece 1 gün kala dönem projesini hazırlayıp teslim etmeliydim. sadece 24 saatim vardı ve ben sabahlayarak projeyi başarıyla tamamlayacağıma inanmıştım! Bugün düşününce gülüyorum ama o zamanın kafasıyla doğru gelmişti! Yorgun argın çıktığım yolda ölümden dönecek, hatta mucize eseri kurtulacak bir trafik kazasına imza atacaktım. Çok büyük bir kaza olmasına rağmen bölgede eksik olan ışıklandırma yüzünden kimse kazanın farkına varmamıştı; oradan haspel kader geçmekte olan birkaç Türkiyeli inşaat işçisi hariç! Beni arabadan hemen çıkardılar ve hastaneye yetiştirdiler. O insanlar olmasaydı, başımdan oluk oluk akan kanlar sayesinde kan kaybından bugün sizlere bu satırları yazamaz hale gelebilirdim. Hiç tanıyamadım kendilerini. Her hatırladığımda hayır dualarımı yollarım kendilerine ve ailelerine.. Ama bir dakika! Bu insanlar benim düşmanlık beslediğim, gemilere doldurup Anadoluya geri göndermeyi planladığım Türkiyeli insanlardan birkaçı değil miydi? Şaşırmıştım. Türkiyeli-Kıbrıslı ayrımını daha da derinlemesine sorgulama, köklerine inme kararı almıştım.. Türkiyeli Kıbrıslı hepsimiz insan değil miydik nihayetinde!

 

Taa Üniversiteli yıllardan başlayan ve devrimci, solcu ideolojimiz gereği Türkiye ve Türkiyelilere karşı olan önyargım yıllar içinde kırılacak, bu son olay gerek Türkiye ve Türkiyelilere, herşeyden önce İNSANa sonrasında hayata bakışımı tamamen değiştirecekti

 

Diyeceğim o ki dostlar

 

Malumunuz asrın projesi diye nitelenen su projesinin resmi açılışı geçtiğimiz hafta gerek Türkiye gerekse KKTCden en üst seviyede katılımla gerçekleşti, ve vanaların açılması suretiyle ilk su TCnin Alaköprü barajından KKTCnin Geçitköy barajı üzerinden KKTCye ulaştı. Ne yazık ki  o gün bugündür Kıbrıs’ın kuzeyinde biz henüz bu sudan nasıl faydalanabileceğimizi tartışamadık, suyu kimin yöneteceğine odaklandık. Türkiye kanadı KKTCli yetkililere güvenmediği için suyu özel bir şirketin yönetmesini arzuladığını ifade ederken bu tutumun KKTCde infial yaratmış olduğunu, konunun kamuoyunda KKTC ve Kıbrıslı Türklerin Türkiyeye karşı rüştünü ıspat, bir nevi egemenlik sorunu olarak algılanıp tartışılmaya başladığını gözlemledik. Türkiye KKTC arasındaki bu güven sorununun kökenleri kişisel tarihimden birkaç anekdot üzerimden ifade etmeye çalıştığım gibi bugünün sorunu değil. Kökleri çok geriye dayanıyor ama bu bambaşka bir yazı konusu. ilerideki yazılarımızda değiniriz..

 

Özetlemek gerekirse

 

Asrın projesi SU projesini kaleme almayı planlıyordum sizlere merhaba dediğim bu köşenin ikinci yazısında. SUyun faydalarını, yalnız Kıbrısa değil bölgedeki barış ve istikrarın sağlanmasında oynayabileceği rolü, Kıbrıslı Türklerin bu sudan nasıl fayda sağlayabileceğini uzmanlar gözüyle sizinle paylaşmayı planlıyordum ama olmadı

2 yorum:

  1. Dostluğumuza sığınarak; Abitoğlu, sen ben o değil ne zaman ki Biz olabilir isek işte o zaman senin üstünü çizdiğin anlamsız ön yargılardan kurtularak İNSAN olabileceğiz. Ve biz ne zaman insan ca duyguları ön plana çıkartabilir isek başarıya temel den ulaşabileceğiz.

    YanıtlaSil
  2. yazınız çok güzel. ve bende senin gibi düşünen has kıbrıslı bir arkadaşımın Türkiye'li karşıtı düşüncelerini yıktım. 10 senelik harika bir dostluğumuz var. her Kıbrıs ziyaretimde mutlaka görüşürüm. KKTC'ye su temini olayına gelince, ne Türkiye'li ne de KKTC'li siyasetçilere bu konuda güvenmiyorum. Denetim mekanizmamızda dahi hile hurda olduğu için al birini vur ötekine... Yazı için tekrar teşekkürler...

    YanıtlaSil