27 Ekim 2015 Salı

KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİNDE GEÇİŞ DÖNEMLERİ / Fatih BALCI

Bir yere ad vermede insanlar bütün yaratıcı yeteneklerini kullanırlar. Halk tarafından beğenilmeyen veya tercih edilmeyen adlar ise kısa zamanda unutulur. Bazı araştırmacılara göre coğrafi adların anlamı, kökü ve kökeni doğru bir şekilde ortaya konamamaktadır. Çünkü bir yere ad verenler, çeşitli nedenlerle oradan uzaklaşınca ve herhangi yazılı bir belge bırakmayınca, bellekte kalan sözler bazı değişikliklerle kullanılmaktadır. Bu ve benzeri nedenlerle, Kıbrıs adının kökeni üzerinde tartışmalar olduğu görülmektedir.

 

Adanın adının; adada bolca bulunan bakırın Latince karşılığı olan ‘‘Cuprum’’ veya Batı dillerine ‘‘Copper” ve “Kopher” olarak geçen kelimelerden geldiği rivayet edilmektedir. Avrupa dillerindeki bakırın isminin de bu adanın isminden çıktığı söylenmektedir. Mısır ve Hitit kaynaklarında ortaklaşa olarak ‘‘Alaşya’’ (Alasya) biçiminde geçmektedir. Ayrıca Mısır kaynaklarında, ‘‘Asi’’ kelimesiyle de ifade edildiği belirtilmektedir.

 

Kıbrıs adası; Arapça’da ‘‘Kubrus’’(Kupruş), Batı dillerinde ‘‘Cyprus’’, ‘‘Cypre’’, ‘‘Chypre’’, ‘‘Gipros’’ ve ‘‘Cypren’’ olarak adlandırılmaktadır. Asurlular da ‘‘Yatnana’’ veya ‘‘Ya’’, İbraniler de ‘‘Kittim’’ olarak söylenmektedir. Kıbrıs; ‘‘Kypros’’ olarak ilk kez Homeros’ta zikredildiği bilinmektedir.

 

Kimi rivayete göre de, efsanevi dişi tanrıça Kibele’ye Adada “Kipris” denilmekte ve Kıbrıs adının buradan geldiği varsayılmaktadır.

 

Kıbrıs, coğrafî ve stratejik konumu itibariyle tarih boyunca birçok devletin sahip olmak istediği bir kara parçasıdır. Bu nedenle varoluşundan günümüze kadarki süreçte bu adaya sahip olmak isteyen uygarlıklar kendi aralarında savaşmışlardır. Zaman zaman farklı topluluklar bu adada birlikte yaşamışlar, zaman zaman ise ayrı ayrı bölgelerde hayatlarını idame ettirmişlerdir.

          

Toplumların güçlü, mutlu ve müreffeh olmasında insanın sosyal dayanışmasının önemli bir rolü vardır. Sosyal dayanışmanın en çok görüldüğü yerler ise insan hayatının önemli dönüm noktaları olan geçiş dönemleridir. Doğum, sünnet, evlenme ve ölüm gibi geçiş dönemlerinde insanın yalnız bırakılmaması, birliktelik ve dayanışma içinde olunması, geçiş dönemlerini yaşayan insanları mutlu eder. Bu mutlu insanlar sayesinde de daha huzurlu toplumlar oluşur.

 

Kıbrıs Türk toplumuna ait önemli değerler ve unutulmaya yüz tutmuş olan doğum, sünnet, evlenme ve ölüm gibi geçiş dönemlerine ait mevcut bilgiler derlenmiş, taranmış ve üzerlerinde inceleme yapılarak Türk ve dünya kültürünün hizmetine sunulmuştur.

 

Kıbrıs Türkleri, doğumdan ölüme kadar geçen süre içinde yaşadıklarını hem mitolojilerinden kaynaklanan yapılanmalar hem İslâm’ın kuralları doğrultusunda oluşan değerler hem de yaşadıkları ortam sonucunda bir senteze ulaştırmış ve kendileri için en doğru kabul ettikleri seçeneklere sosyal ve kültürel hayatlarında yer vermişlerdir.

 

Türklerin din değiştirip İslâm’ı kabul etmelerinden sonra da eski mitolojik değerlerini tamamen kaybetmedikleri ve bu değerleri yeni dinlerinin prensipleriyle uyumlu hale getirdikleri de belirgin olarak görülmektedir. Burada geçiş dönemleriyle ilgili olarak batıl inanış olarak kabul edilen kimi uygulamaların da bu sentezden kaynaklandığına tanık olunmaktadır. Kıbrıs Türk toplumunun kültürü, her yönüyle Anadolu’ya ve diğer Türk topluluklarının geneline benzerlik göstermektedir. Kuzey Kıbrıs Türk halk kültüründeki geçiş dönemleri ve bunlara bağlı halk inanışlarının diğer Türk topluluklarıyla âdete aynı olduğu görmek zor değildir.

 

 

Bu bağlamda Lisans eğitimini “Göçmen Monografisi”, yüksek lisans eğitimini “Kuzey Kıbrıs Türk Halk Kültüründe Geçiş Dönemleri ve Bunlara Bağlı İnanışlar” adlı tezlerle bitirmiş ve hali hazırda Hacettepe Üniversitesi Türk Halkbilimi Bölümü’nde “halkbilimci” kimliği ile doktora tezi hazırlayan bir kişi olarak yazı dizisinde yaptığım akademik çalışmalardan faydalanarak Kuzey Kıbrıs Türk halk kültürünü tanıtmayı ve iddialarımızı ispatlamayı planlıyoruz.

 

 

İlk olarak geçiş dönemlerinin ilki olan “doğum” öncesi, sırası, sorası olarak ele alınacak, uygulama ve inanışlar Türk dünyası ile karşılaştırılacaktır. Bu geçişin çevresinde, insanın yeni durumunu kutlamak ve kutsamak, aynı zamanda bu geçiş dönemlerinde yoğunlaştığına inanılan tehlikelerden korumak için bir sürü âdet, âyin, tören, din ve büyü kökenli işlemler tanıtılacaktır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder