20 Kasım 2015 Cuma

Mış gibi…! / Müge Yüce

Güzel ve güneşli bir günden hepinize merhabalar,

Önceki yazımda sizlere isteklerinizi, düşüncelerinizi, hedeflerinizi detaylandırmanın öneminden bahsetmiştim. Bunun en mühim nedeni, bilinçaltımızın her zaman net olan şeyleri daha iyi algılaması ve tam ifade edilen her isteği, daha kolay kendine çekebilmesiydi.

Netlik ilkesinin çok daha verimli çalışabilmesi için bugün sizlere “mış gibi” tekniğinden bahsedeceğim. Yani herhangi bir konuyu olmuş gibi kabul etmekten. Elbette, bir araba isteyip, her gün otobüsle işe giden birinin nasıl arabası varmış gibi yapıp, buna kendini inandırması gibi bir şey de değil bu : ))

Hatırlayacağınız gibi isteklerinizi, hedeflerinizi yazmanın çok önemli olduğunu söylemiştim. İşte mış gibi yapma tekniği de tam burada devreye giriyor. Yazarken şimdiki zamanı kullanmanız çok önemli.

Örneğin bu yaz İtalya’ya tatile gitmek istiyorsunuz. Bu cümleyi “yazın İtalya’ya tatile gideceğim” ya da “İtalya’ya tatile gitmek istiyorum” şeklinde geniş zamanda kurmak yerine “yazın İtalya’da tatildeyim” cümlesi ile ifade etmek gerekir. Mesela kilo vermeyi hedeflemiş olabilirsiniz. 10 kilo vereceğim, vermek istiyorum yerine, 15 Haziran’da 60 kiloyum diye yazmanız daha etkili olacaktır.

Dileklerimizi, hedeflerimizi belirlediğimiz cümleleri, şimdiki zamanda ya da zaten sahipmişiz gibi kurmak bize ne kazandırır? Bunu deli saçması bir kavram olarak görebilirsiniz ancak gerçekten mucizeler yaratan bir metottur.

Bilinçaltımız neye inanırsa kendine onları çeker. Alt bilincinizde hedefinize giden yolda bir engel varsa, dileğinizin olması ile ilgili bir duygu ya da kayıtlı bir negatiflik bulunuyorsa, kafanızda bir şeyleri yerli yerine oturtamıyorsanız sıkıntı var demektir. Eğer bir durumun gerçekleşmesinden korku duyuyorsanız mutlaka onu kendinize çekersiniz. Tam da olmasını istemediğiniz şekilde üstelik. Sonra da korktuğum başıma geldi der durursunuz. Oysa siz zaten korkmamış olsaydınız ve bu duyguyu bilinçaltınızda kuvvetlendirmeseydiniz yaşamınıza girmesine imkan olmayacaktı. Çünkü yaşamda kendimiz ve bilinçaltımız ile ilgili her şey birbiri ile de etkileşim içindedir.

Bu etkileşim o kadar güçlüdür ki, üst üste, her defasında aynı şey başıma geliyor dediğiniz olayları size çeker. İlişki yaşadığınız kadın ya da erkek değişir ama gelişme ve sonuç kısımları birebir aynıdır. Bin bir umutla başladığınız ve çok şey beklediğiniz bir iş birden tepetaklak oluverir. İşi değiştirirsiniz ama onun sonucunu asla. Tam kendinizi değerli hissettiğiniz bir anda karşınıza, size kendinizi değersiz, layık olmayan, yetersiz hissettiren bir dizi olay çıkıverir. Okurken evet dediğinizi duyar gibiyim. Madem sorun var çözüm de vardır. Peki ama bu durumun içinden nasıl çıkacağız? Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki bu çıkış tamamen size bağlıdır. Bunun için kendi farkındalıklarınızı arttırmalı, hangi konularda sıkıntı çektiğinizi belirlemeli ve o olayla karşılaştığınızda bedeninize hakim olan duygunun ne olduğunu bulmalısınız. Öfke, hayal kırıklığı, üzüntü, mutsuzluk vs. Bunu bir uzman yardımı ile de yapabilirsiniz, kendiniz de deneyebilirsiniz. Buradaki amaç öncelikle fark etmektir!

Fark etmenin temel prensibi o anı yaşamak ve o anda kalabilmektir. Bir sonra ne olacağını düşünmek, onu tasarlamak yerine, içinde olduğunuz ana odaklanıp onu yaşamalısınız.

Bugün birçok insan lotodan ikramiye kazanmak ister. Kim istemez ki? Kim kazanır, neye göre kazanır çok da formülü olan bir sistem değil elbette. Kimin kazandığını değil ama kimin kazanamayacağını size söyleyebilirim. Gelin birlikte deneyelim. Şimdi şu an gözlerinizi kapatın ve içinde bulunduğunuz odanın ya da mekanın para balyaları ile dolu olduğunu görmeye çalışın. Net olarak bu görüntüyü göremeyen hatta balyaları sayamayan hiç kimse ikramiye gibi şeylere umut bağlamasın. Üzgünüm ama gerçek bu. Neden? Çünkü bizim bilinçaltımızda buna inanmayan, bunu gözümüzün önüne bile getirmemize engel olan bir şey var. İnanç kalıplarımız, büyütülürken duyduklarımız, kendimizi değersiz bulmamızvs gibi nedenler bunlardan sadece bir kaçı.

Bunu onarmanın yollarından biri, kendinizi yazarak ve şimdiki zamanda ifade etmektir. Yani mış gibi yapmak. Bunu günün belirli bir zamanında yazabilir, bir meditasyon seansı gibi sürekli hale getirebilir, hatta bunu bilinçaltınıza görüntü olarak kaydedebilmek için çeşitli görsellerden yararlanabilirsiniz.

Bu çalışmayı ilk yaptığımda odadaki o parayı bir türlü görememiştim. Eğitim aldığım uzman demişti ki, o destelerden bir miktar avucuna aldığını düşün, ama ben onu da göremedim. Bu kez eline bir 50 lira aldığını hayal et, görebiliyor musun dedi. EVET dedim. Görebiliyorum. O benim sahip olmayı kendime hak gördüğüm ölçüde bir paraydı çünkü. Görmenin miktarını benim kendi zihnim belirlemişti. O hayali gözüme alıştırmak için para balyalarının olduğu fotoğraflar koydum internetten bulup. Gözümün değdiği her yerde, özellikle sabah uyandığımda ilk baktığım yerde istediğim ama hayal edemediğim her şeyin fotosu vardı. Bunu, gözümün kendim için hayal edebileceğini görmesi ve bunu doğal karşılamasını öğretmek için yapmıştım. Aynı şeyi herhangi bir hayal için de çalışabilirsiniz. Bir araba, bir ev, bir mezuniyet, bir başarı.. Kapayın gözünüzü görmek istediğinizi hayal edebiliyor musunuz? O evin ya da arabanın içinde kendinizi, o iş toplantısında alkışlandığınızı, başarılı olduğunuzu, o andaki mutluluğunuzu hissedebiliyor musunuz? Evet ise yola devam. Hayır ise lütfen yazmaya, etraftan görsel destek almaya, neden olmadığı konusunda kalbinizi dinleyerek, ne hissettiğinize kulak vererek farkında olmaya ve o duyguya bir isim bulmaya çalışın. Bulduğunuz o duygu ile baş etmeyi de öğreneceğiz.

Haydi.. Önce olmuş gibi yazın ve olanı görmek için gözlerinizi kapayın..

Sevgimle, iyilikle ve iyi kalın.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder