24 Kasım 2015 Salı

24 KASIM / İrem Çiper

Kahveyi severseniz yanında çikolatayı da seversiniz. Kırk yıllık hatrın ne olduğunu da iyi bilirsiniz. Çayın kalabalıkla arası iyidir. Yazın harareti alır,kışın iliklerimizi ısıtır; içerken bir kitap eşliğinde bin karaktere bürünürsünüz dolayısıyla okumayı da seversiniz.

Bahar gelir… İçimizde kelebekler uçuşurken açan mimoza çiçeklerini de seversiniz burnunuzu gıdıklayan polenleri de.

Seversiniz sonra… Sadece o seviyor diye incir reçelini sadece o mutlu diye jazz dinlemeyi yeğlersiniz. Biz dolaylı olarak hep bir şeyleri bir sebeple sevmeyi öğrendik belki de… “Sevmek…” ne güzel kelime değil mi? Çünkü her şey sevmekle, aslında bir çocuğu sevmekle başlıyor…Kötü hayat hikayelerine tesadüf ettiğimizde hep aynı sonları okuruz. Sevgisizlik sonucu oluşan boşluklar…O boşlukları doldurmak için yapılan yanlışlar.

 

Bir çocuk nasıl sever? Toyca sever. Tüm saflığıyla bütün kirlenmişliklerden arınmış bir şekilde koşulsuz, safça sever…Biz yetişkinler ise aksine koşulsuz sevmeye çabalarız. Çoğunlukla da başarısız olur ve karşılıklı sevgi diye adlandırılan türüne razı geliriz bu durumun.

Ancak küçücük yürekler ne koşullu ne de karşılıklı sevgiyle bağlanır. Henüz olgunlaşmamış çocuk kendine özgü bir yöntemle sever. İçgüdüsel olarak sevildiğini hissetme ihtiyacının yani dolu bir sevi deposunun olması gerektiğinin de bilincindedir. Deposu düşükse ya da boşsa delicesine “Beni seviyor musun?” diye sorma ihtiyacı hisseder kendinde.

Aslında kaç yaşında olursak olalım bizler de öyle değil miyiz? Kötü bir davranışın sebebinin boş bir sevgi deposu olduğunu düşünecek olursak ,biz yetişkinlerin bu konuda ne kadar yeterli olduğumuz sorusuna verilecek yanıt çocuğun davranışlarını açıklar nitelikte olacaktır. İlk başta anne ve baba tarafından doldurulan bu depo okulda da devamlılık gerektirmektedir. Öğretmenini seven çocuk ,o öğretmenin dersini de sevecektir dersi seven çocuk çalışmayı da sevecektir sırf öğretmeninin gözünde daha iyi yerlere gelmek için gayret sarf edecektir. En başta bahsettiğim dolaylı bir şekilde gerçekleşen sevgi zinciri işte o zaman vücut bulacaktır. İşte hayatımızı şekillendiren bu konuya Öğretmenler Gününde dem vurmak istedim.

24 Kasım 1928, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün “Millet MekteplerininBaşöğretmenliği”ni kabul ettiği gündür. Bakanlar Kurulu, Atatürk’e "Millet Mektepleri Başöğretmenliğiunvanını 11 Kasım 1928’de yaptığı toplantıda vermiş ve bu unvan, 24 Kasım’da Millet Mektepleri Talimatnamesinin yayınlanması ile resmileşmişti.

Atatürk'ün 100. doğum yıldönümü olan 1981'de, "başöğretmen" olduğu günün ülke çapında Öğretmenler Günü olarak kutlanmasına karar verildi.

 

Evet, çoğu insan tarafından az çalışılan, tatili bol olarak görülen ne yazık ki müptezel bir meslektir öğretmenlik. Sadece kitapta olan bilgileri aktarmak değildir ,çocukların başında gardiyan gibi bekleyen yapılması gereken şeyleri dikte eden de değildir! Ki öyle olsa ne kadar akılda kalabilirdik, ne kadar dokunabilirdik her yüreğe tek tek?

Dört yaşında yerinde duramayan bir çocuğun ancak okulda enerjisini atacağına inanan annem kreşe göndermiş beni, altı yaşında ne akla hizmet “Gerçek okula gitmek istiyorum!” diye direttiğimde asıl kabus günler başlamıştı.  Yaşıtlarımdan hep bir yaş küçük olmanın vermiş olduğu buhranla hep büyümek istemiştim. Altı yaşımdan lise bitimine kadar hep geri sayım hesaplamalarındaydım, “Okulun bitmesine kaç sene kaldı?” sorularıyla…

“Bir çocuk için en büyük mucize, küçükken onu hayata hazırlayabilecek iyi bir öğretmene denk gelmesidir...” bu konuda oldukça şanssız olduğumu düşünüyorum. Özellikle karakterimin şekillendiği ortaokul yıllarında…

Küçük Prens’in de dediği gibi “Bütünbüyükler bir zamanlar çocuktu ama pek azı hatırlar bunu.”Halden anlamayan her zaman ders diyen gülmeyi unutmuş, bizi sevgi dolu dokunuşlarından mahrum bırakmış insan topluluklarıydı gözümde. Herkes okulunu okuyup öğretmen olabilir lakin içinde sevgi tohumlarını  yakmış insanlar  öğretmen olmamalıdır! Çoğu zaman iç sesimle konuşmuş “Acaba eşlerini, çocuklarını  gerçekten sevebiliyorlar mı ,ne oluyor da gülüyorlar ,hayatlarında hiç ağladıkları olmuş mudur ?” gibi sorularla zihnimi meşgul edip herkeste olan insani özelliklerin var olup olmadığını sorgulamıştım. Ta ki liseye kadar… Bana tekrar okulu sevdiren ,sıcacık ateşinde kaynayan deli kanımızı tebessümle karşılayan eli öpülesi insanları tanıyana kadar.

“Sadece hayatı öğrenmek için bile olsa üniversiteye gidin, o muhteşem hayatı tadın diyen diğer kanaldan girip kalbimizi kazanan Nezir Hocam’a… Şu zamana kadar bilfiil görüşmeye devam ettiğim nerdeyse iki haftada bir konuştuğum “İroşima, geçenlerde aradım açmayınca merak ettim.” diyerek hala bir baba sıcaklığında beni sarmalayan çok kıymetli edebiyat öğretmenim Zeki Babam’a, kısaca bütün Ata Koleji ailesine bu vesileyle senelerdir içimde büyüttüğüm çiçeklerimi yollamak istiyorum.İyi ki hayatımdan geçtiniz.

Yaşadığım tüm olumsuzluklara rağmen korkudan dolayı değil de sevgiden gelen saygıyı yakalayacağıma ant içerek başladığım meslek hayatımda “Dünyaya bir daha gelsem yine öğretmen olurdum.” diyebiliyorsam bu,her gün tarifi mümkün olmayan sevgi dolu kalplerin coşkuyla beni kucaklaması sayesindedir.

Bir insan öğrencilerini bu kadar seviyorsa kendi evlanı nasıl sever diye düşünüyorum günlerdir. “Arkadaş gibi olmak” inancımızdaki “gibi” nin ayarını kaçırmayan, bana güvenip dertlerini paylaşan ,paylaşıp rahatlayan dünya tatlısı öğrencilerime selam olsun. Hepinizi yanaklarınızdan öperim.

“Biz aldıklarımızla yaşamımızı idame ettiririz ,fakat verdiklerimizle bir yaşam yaratırız.'' felsefesiyle mesleğini icra eden, hayatın bizlere hediyesi olan tüm öğretmenlerin önünde saygıyla eğilerek var olunuz diyorum. Var olunuz efendim ellerinizden öperim.

Ve son olarak…“Unutmayınız ki Cumhurbaşkanı bile sınıfta öğretmenden sonra gelir.” diyen Başöğretmen Ata’mızı rahmetle anarak değerimizin bir gün anlaşılacağı günleri görmeyi diliyorum. Öğretmenler günümüz kutlu olsun. Sevgiyle yaşayınız…



1 yorum:

  1. Irem, lütfen her ilanınıza www.emu.edu.tr diye DAÜ web sayfasını da giriniz.

    Teşekkürler.

    Prof. Dr. Hasan Amca
    Rektör Yadımcısı

    YanıtlaSil